Wednesday 8 February 2012

Yanılgı

Sen sandim onu... Biraz ondan yazamadim bloga... Sen sandim..Duruşuyla, şekerliğiyle sen sandim... Ciciydi. Hoş sohbetti. Beyaz dişleri, kocaman gözleri vardı. Sen saniyorum sanki hala... Haksizlik etmek istemem ona... Ne de eger ki o sen değilsen sana....

Herşey minik minik başladı. Bir kez , bir iş çıkışı birşeyler içtik. Aslında tüm hikaye bu...  Burada yaşamıyor, ya da daha doğru tanımla devamlı şehir dışında işi gereği... Güzel sohbet, tatli gülümsemeler, güzel samimi mesajlar... En güzeli asla birbirinin üzerine düşmeyen, aşka gelmeden, arkadaş olabilmekten keyif alinan yanlar..Sonra kücük adimlar, küçük samimi özlemeler.... Fakat ben biraz daha hızlı, o biraz daha yavaş iletişim konusunda... Belki iletişimi beceremiyorum, belki becerdiğimi sanıp acele ediyorum.

Sonra, durduk.Bildigin durduk..Kim bu düşen burnu yerden alacak. Almam demiyorum.. Alırım yeri gelse...Fakat, ben aksın ilişki isteyen değil miydim? Kendi başıma mi karar verip, yargılıyorum. Bilmiyorum. Kafam karışık... Kafami karıştıran o değil...Kafam kendi tanımlarim içinde akan ilişkiyi bulmak...Sözün yerine, kendi düsüncenin almadiği, durmadığı, içinde konforlu ve güvende hissettiğim bir ilişkiydi istediğim...

O sensen, bu şakadan hoşlanmiyorum.
Ve aslında sanildiği kadar da güçlü değilim...
kapılarimin kilidi kırık, sonuna kadar açık aslında
ama bu evi yeniden yapmak için, bir ortağa ihtiyacım var
lütfen talan etme....

eger o sen isen..
sen değilsen, zaten sen değilsindir...
gerisi önemsizdir...


hızlıca yazdim... hızlıca kontrol etmeden....