Saturday 31 March 2012

Fallar

hiç fal baktırmam ben... Sevmem..Yalan yanlış bir ihtimalin kafamin içinde kalmasının korkusu belki de..hastalık der dert ederim..Biri sana kazık atacak der, ben temkinden yürek çırpıntısı yaşarım.Baktırmam fal... Çok isterdim gercekten ne olacağını anlatsa biri... Ama öyle olmuyor diye fal baktırmayı da iki kez düşünürüm..

Bugün ofiste kızların birinin arkadaşlarından biri gelmiş. Dinlenme odasında kahve içip, sigara tüttürüyorlardı. Bende mola için odaya girdiğimde bir kahve seansının ortasında buldum kendimi. Kadın kova burcuydu. Gözleri inanılmaz enerji dolu, kahveye bakmadan çok güzel şeyler söylüyordu. Dinlemeden edemedim. Sakinlikle bende içsem bana da fal bakarmısınız dedim. Evet dedi. İçtim kahvemi,içerken düşündüm bir sürü ne çıkabileceğini... ve dedim ki bu kadın ne derse dinleyeceğim..

Kadın aldı eline fincanımı... Sen dedi ,hersey ters gidiyor hayatında..kalıbına sığmıyorsun.Burası sana göre değil, erkekler sana göre değil, hayatın süreci sana uygun işlemiyor.Hani birşey bulsan, sana seni hissettirecek birşey sıyrılacaksın. Oluruna bırakmışsın herşeyi..Çünkü bir seçimde yok. ve Can suyunu kaybetmişsin dedi. O an dogru falı baktirdigimi anladim. Can suyunu tatmışsın bir kez... O gelecek ama biraz suresi var. Geldiginde kokusunu alacaksın.Seni sen yapacak...ama biraz daha var dedi.

Gülümserken aslında gözlerim dolmuştu.
Biliyorum dedi içim..
bekliyorum ben zaten...

Sunday 18 March 2012

Canım..

Günler akıp giderken, ben günlerin içinden geçiyorum... Son bir ayda yaptigim iş seyahatlerini uc uca baglasan Amerikaya varirim.. Konu iş olunca, Mehmet bey, Ahmet bey, Ayla hanımlarla karşı karşıya kalıyorum. Hepsi çok maskeli geliyor.  Yolun yorgunluğu, işin stresi, eve gelip, bir gün sonranin koşturmacasıydı derken seni unuttuğumu sanıyorsan yanılıyorsun sevgili... Sanirim kendimi unuttum şu ara... Koşturmacam iş gibi görünse de, aslında unutmak, unutmak istiyorum... Hani orta yaşın verdiği bir " ah gençlik" durumu var ya, ben de de bir iç savaş var aslında..nelerden geçtim, neler benden vazgeçti, kimler vardı, kimler gitti falan gibi absurd şeylere takılıp, hiç bir şeye sahip olmadığımı hissettiğim hayatın güvensiz bir zeminindeyim sanki.... Bu yüzden çok çalışarak yer ayağımın altından kayarken koşuyorum aslında....
ve ah gençlik dediğimz o anlardaki gibi, yenilenmek yeni olmak, hafızasız olmak istediğim oluyor..Bu biriktirdiklerimi nereye saklayacağım tüm ömür...Nasil bir şey bu beyin, bu kalp...

Aşk,
zorlu kışlar bitti.. Bahar geliyor... Ondandır bugun yazabilmem... Biliyor musun, herkes sevmeye ve sevgiye aç aslında.. oyle zor ki, coluk cocuk, ev hali, gecim derdiyle ugrasmak... gözlerinde ışığı sönmüş binlerce adam, binlerce kadın görüyorum. Göbekler yağlanmış, yüz lekelenmiş, bitap, yorgun savaşçılar..Kimse kimsenin sırtını okşayıp, burdayım ve seni seviyorum her zaman, her şekilde demiyor. Öyle başlayan ilişkileri şimdi sanki hepsinin donuk, ölük bir rutine dönmüş, iç kararmasından hallice...yer yer lanet hatta.... Umudunu yitirenler yaşlaniyor sanki... Umudu yoktan var edenler sanki daha bir genç...

ben genç hissediyorum kendimi... Kimse yaşımı doğru tahmin edemiyor...Diyorum ki, seni bekleyişimden bu... Sonra sırtımda elin, gözlerimde gözlerin, yeşil bir ormanda bir pazar sabahı yürüyüş yapıyoruz... Ben yüreğim dopdolu, gözlerim mutluluktan parıl parıl, Tanrıya şükrediyorum.." biliyorum, işte bu, teşekkürler, bunca beklediğime öyle değdi ki"... elini daha sıkı tutuyorum o an...
İşte o an, herşeyi unutuyorum..Hayat mı? aksın.. dünya mı? dönsün... Senin yanındayım ya, gerisi önemli değil...

artık gelsen...artık gelsen n'olur...